23 Eylül 2009 Çarşamba

Türklerin Kısa Tarihi













TÜRKLER
“Dört nala gelip uzak Asya’dan

Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan

Bu memleket bizim…

Bilekler kan içinde kollar kenetli

Ve ipek bir halıya benzeyen

Bu cennet bu cehennem bizim…


Gökoğuz Türkmeni Şair Nazım Hikmet Türklerin Anadolu yolculuğunu bu dizelerle ifade etmiş. Türklerin bugünkü Anadolu’daki fotoğrafını vermeden önce kendileri ile ilgili tarihe kısa bir yolculuk yapalım.


TÜRKLERİN KISA TARİHİ


Tarihi veriler, en eski uluslar içinde Türkleri ön sıraya koyuyor. M.Ö. 4.5. yüzyılda Türk boylarının ortaya çıkması ve ilk Türk devletlerinin kurulması Türklerin 2500 yıldan beri yani 25 yüzyıldır tarih sahnesinde varolan bir ulus olduğunu gösteriyor. İlk kurulan Türk devleti M.Ö. 4. yüzyılda ortaya çıkan Saka İskit İmparatorluğu’dur.

Türk tarihinin kaynağına gitmek için 4 bin yıl öncesinin Orta Asya’sına gitmek gerekir. Bu ırk sığırı ve deveyi evcilleştiren, avcı ve savaşçı bir kavimdir. Sembolü olan kartal mezar taşlarına simge olarak işlenmiştir.

Proto-Türk kültürünü temsil eden Anav, bugünkü Türkmenistan’ın başkenti Aşkabat çevresinde ilk kültür tabakasına yaklaşık olarak 6 bin yıllık bir geçmişi simgeliyor. Anav kültürünün 4. katı ise milat yıllarına rastlar.

Çinlilere göre Türkleri yabancı kavimlere egemen kılan, onların ata iyi binmeleri yani süvarilikleridir. Atlı Türk Ordusu o dönemin en ileri gelişmiş ordusudur. Buna demir, bakır ve altın madenleri işlemeyi de ekleyince gücünü artırır. Atı ve madenleri iyi kullanmak bugünkü en ileri teknolojiye sahip olmak anlamına geliyor.

“Türk” adı, Göktürk birliğini göstermek için Çin kaynaklarında M.S. 542 yılında ilk olarak görülüyor. Daha sonra 6. yüzyılın sonlarında Bizans ve Arap kaynaklarında “Türk” adı görülüyor. İçinde “Türk” sözcüğünün bulunduğu ilk Türkçe metin Orhun Abideleri’ndeki Tonyukuk yazıtıdır. Sözcük, Törük, Türük, Türk biçiminde evrimleşmiştir.

Tarihte, İmparatorluk, devlet, atabeylik, beylik, hanlık gibi değişik biçimlerde kurulan Türk devleti sayısı bir tasnife göre; 120 tanedir. Bir başka tanıma göre ise 160 tanedir. Bu fark, kurulu devletin özelliklerinin tarihçiler tarafından farklı tasnif etmesinden kaynaklanıyor.


Türk kimliği ve bilinci nereden gelmektedir? Biz neden Türküz ve memleketimize neden Türkiye diyoruz? Orta Asya'da, Uzak Doğu da, Doğu Avrupa'da birçok halklar bugün neden kendilerini Türk bilmektedirler. Bunun cevabını şu olguya bağlamaktayız. Kendisini Türk olarak ilan eden ilk halk, Kök-Türklerdir ve bunu M.S 732 ve 735 yılında Türklerin ilk bilinen yazılı metinleri Orhun Yazıtları (Kitabeleri) ve Yenisey Nehri kıyısındaki Kırgızların mezar kitabeleri izlemektedir. Orhon kitabelerinde birleşme ve devlet kurma süreci "törüyü düzme" ifadesiyle belirtilmektedir. Kök-Türk İmparatorluğu Kırım'dan Çin'e kadar bütün Avrasya'yı hudutları içinde birleştirmiş ve İran'a karşı Bizans İmparatorluğu ile ittifak yapmış büyük bir siyasi güç temsil etmekteydi.

Onun sınırları içindeki kavimler, özellikle Türkçe konuşan ve Türkçe’yi kabul eden halklar, bu siyasi birliğe dahil oldukları içindir ki, Türk kimliği kazandılar. Dil ve etnik ayrılıklar üzerinde siyasi birlik temel bir kimlik vermektedir. Bugün bir milli devlet niteliğinde olan Türkiye devleti de aslında sekiz yüz yıllık bir siyasi birliğin sonucudur. Çeşitli dil ve etnik azınlıklar üzerinde ortak Türk kimliği ve bilinci bu uzun tarihi olan ortak hayattan gelmektedir. Kök-Türklerden sonra Avrasya'ya hakim büyük bir kağanlık Cengiz Han ile gerçekleşmiştir.

Onun imparatorluğu, 13.yy sonlarında Doğu Avrupa'dan Çin'e kadar bağımsız Hanlıkların kurulmasıyla parçalandı ve Cengiz soyundan hanedanlar ve Moğol yasası Avrasya'da yeni kimliklere vücut verdi. Doğu Avrupa'da egemen bir imparatorluk kurmuş olan Altın-Ordu Ulug Hanlığı burada yaşayan Türk halklarına yeni bir ad, yeni bir kimlik kazandırdı ve bütün bu halklar bir Moğol kabilesi olan Tatar(Türk) adıyla tanındı. Aslında Doğu Avrupa'da oturan bütün halklar ve Moğolca konuşan 40-50 bin kadar egemen Moğol kabileleri de Türkçe’yi benimsediler, Türkleştiler. Bu gelişmeyle beraber aynı zamanda Cengiz Han Yasası özellikle burada kurulan hanlıklarda hakim bir kimlik kaynağı olarak süregeldi.

Cengiz Han için” Tatarların en büyük sultanı, bugünkü meliklerin babası” diye söylenmiştir.

Orta Asya'da yaşam süren Türk boyları Moğol akınları ile başta Anadolu olmak üzere birçok yere göç etmişlerdir. “Çengiz Han ordusu askerlerinden birçoğu Türklerden oluşmaktaydı. Yazar, İbn-al-Asir, yarıdan daha fazlasının Türk olduğunu söyler. Nitekim Çengiz Han ordusu Semerkand’ı fethettikten sonra, Havarizim-Şah’ın Türk müdafilerini, fatihlerle aynı ırka mensup oldukları için korumuş olmaları buna bir misal teşkil eder.

Cengiz Han'ın savaşlarına değin bir çok değişik bakış açısı vardır. Türk olmayan devletler dışındaki İran, Irak, Afganistan ve Pakistan gibi ülkeler hâlâ Cengiz Han'ı bir barbar ve soykırımcı olarak görmektedirler. Ancak Türkler, Müslümanların da Cengiz Han'a destek olduğunu belirtir. Batı dünyası da Cengiz Han'ı "Türk-Moğolu" diye tanımlar, ve barbar olarak nitelendirir.
Taoist rahip Ch'ang Ch'un ise Cengiz Han'ın şu sözlerini günümüze taşımıştır;

“Cennet Çin'i kibirli ve lüks gösterişiyle yalnız bıraktı. Ama, kuzeyin kırlarında yaşayan benim, düzensiz arzularım yok. Lüksü sevmiyorum ve mütevazı davranıyorum. Sadece bir elbisem ve bir yemeğim var. Aynı yemeği yer ve tüm diğer yandaşlarım gibi aynı elbiselerimi giyerim. Halkı çocuklarım gibi görürüm, ve yetenekli insanlara kardeşlerimmiş gibi ilgi gösteririm. Prensiplerimizde her zaman uyuşuruz, ve her zaman ortak kaidemizde buluşuruz. Ordu çalışmalarımızda her zaman en öndeyimdir, ve savaşta da asla arkada bulunmam. 7 yıl içinde, büyük bir iş başardım ve bütün Türkleri bir imparatorluk altında birleştirdim”

Altay dilleri âilesi içinde yer alan, Mançu Tunguz, Kore, Japon, Türk ve Moğol dilleri arasında en çok yakınlık Türkçe ile Moğolca arasında görülmektedir. Hatta Türkçe’nin bir lehçesi olan Çuvaşça her iki dilin yapı ve unsurlarına yer veren köprü bir dil durumundadır.

Türk çoğunluğunun içinde İslâm kültürünü benimseyenler de vardır. Dünyânın en büyük hükümdârlarından olan Tîmûr Han, aslen Moğol soyundan olmasına rağmen, Moğolca bilmezdi. Türkçe konuşurdu. Müslüman bir âileden gelip kültür bakımından da Cengiz Handan ayrıdır. Yine Tîmûr Hanın torunlarından Bâbür Şah da, Hindistan’da Gürgâniye Devletini kurdu. Bâbür Şah ve soyundan gelenler de Türkleşmişlerdi. Hindistan’da bugüne kadar gelmiş muhteşem eserler yaptırmışlardır.Bu eserlerin yapımı esnasında Türk mimar ve işçileri çalışmışlardır.Bugün Hindistan’da bulunan ünlü Taj-Mahal ‘in yapımı da Türkler tarafından gerçekleştirilmiştir.


Tarihin her döneminde Türkler hem devlet olarak hem de kavim olarak var olmuşlardır.


Türklerin kurmuş olduğu bu devletleri harita üstünde izleyince Türklerin yaşanan tarihin önemli bir kesitine damgasını vurmuş bir ulus olduğunu görmemek mümkün değildir.

Bir dönem Avrupa ve Asya’da Türklerin kurduğu Büyük Hun, Ak Hun ve Batı Hun yani Avrupa Hun İmparatorlukları var. Doğu sınırı Çin Seddi batı sınırı Büyük Britanya olmuş. Ondan sonra kurulan Göktürk İmparatorluğunun’da doğu sınırı Çin Seddi batı sınırı ise Karadeniz ve Urallar olmuş. Göktürkler 250 yıl bu coğrafyada at koşturmuş. Hunlar ise yaklaşık 500 yıl belirttiğimiz Coğrafya’da atların nal seslerinden savaş orkestraları oluşturmuşlar. Avar İmparatorluğu ise İsviçre Alpleri’nde kurulmuş. Harzemşahlar devletinin yerinde ise bugün; İran, Irak, Azerbaycan, Mezopotamya, Basra Körfezi, Pakistan, Afganistan yer alıyor. Babür Türk Devleti ise, Hindistan’ın tümü, güneyde Hint Okyanusu’ndan Himayalar ve Altay Dağları’na kadar uzanan uçsuz bucaksız topraklarda kurulmuş.

Bugün Türk devletleri, Türkiye, Azerbaycan, Kırgızistan, Türkmenistan, Tacikistan, Özbekistan, Kazakistan ve KKTCile birlikte 8 devletten oluşuyorlar. Bunun dışında 8 bağımsız devlette de özerk bölgelerde yaşıyorlar. Nüfus olarak ise yaklaşık 200 milyon nüfus ediyorlar. Türk dünyası demek 200 milyon nüfus demektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder